top of page

SSCB, ABD'den Daha mı Başarılıdır?

  • Yazarın fotoğrafı: Yankı Yıldırım
    Yankı Yıldırım
  • 12 Şub 2024
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 6 Mar


ree

Bu yazının içeriği Sosyalist ve Bolşeviklerin yoğun bir şekilde kullandıkları "kişi başına düşen kalori miktarı" ve "sosyalizmin oranı" gibi argümanlarına karşı bizatihi benim üstlendiğim bir reddiyedir. Sol görüşlülerin, insan refahını tesis etme konusunda sosyalizmin başarılı olduğunu fakat SSCB`nin son zamanlarında sosyalizmden vazgeçmesi sebebiyle çöküşe uğradığı yalanı, sık karşılaşılan bir safsatadır. Sol-sosyalist bireylerle gireceğiniz tartışmalar zorunlu olarak rasyonalist bir laf yarıştırma ortamı halini alacağından, kendileriyle tartışmak yerine basit analizler ve ampirik deliller sunmanız susmalarına neden olacaktır. Bunun sebebi basittir: Sol-sosyalistler yeterli tümdengelimsel, argümantasyonal, praksiyolojik donanıma sahip olmadıklarından sağ-özgürlükçü bireylerin bu insanlarla tartışmaları çoğunlukla anlamsızdır. Sol-sosyalistler söz konusu tartışmak olduğunda ilk başta yetersiz argümanlar sunarlar; ardından yetersiz argümanlarının yerden yere vurulmasını önlemek amacıyla bir o kadar yetersiz ekonomik analizler ve ampirik olarak nitelendirdikleri laf salatalarıyla birleştirilmiş grafikler sunarlar; grafikleri ve analizleri de çürütüldüğünde, tartışmayı çıkmaza sokup işin içinden çıkmak amacıyla yine "ampirik materyalist önermeler" olarak nitelendirdikleri fakat ne ampirizmle ne de materyalizmle alakası bulunan diyalektik önermeler ortaya atarak kavramların yerlerini değiştirirler ve aynı zamanda kendileriyle çelişmeye başlarlar. Bu sebepten aşağıda sunacağım analizlerin sol-sosyalist topluluğa karşı argüman olarak kullanılması önerilmektedir.


Öncelikle "kişi başına düşen kalori miktarı SSCB`de ABD`den daha fazlaydı" önermesine cevap verelim: Sol-sosyalistlerin pek bir övünerek ve SSCB`ye gıpta ederek sundukları bu argüman, ampirik olarak görülse de aslında bu argüman içi boş bir umacıdan ibarettir. Makroekonomide en fundamental kavramlardan biri olan "yenilenemezlik", sol-sosyalistlerin cehaleti sebebiyle daima görmezden gelinmiş ve yeni nesil liberal gençlik yüzünden arka planda kalmıştır. Yenilenemezlik kavramı, toplumların zorunlu olarak karşılaştığı kıtlık kavramının ekonomide "üretim mümkünatları", "fırsat bedeli" ve "ekonomik büyüme" gibi diğer bağıntılı kavramlar üzerinden insanlar tarafından yeniden tefekkür edilmesine sebep olan bir aracı vazifesi görmektedir. Bir toplum en fazla sittin kuruş tüketime mümkünat veren bir ekonomiye sahipse, sittin kuruşun üstünde tüketim, yenilenemezlik sebebiyle engellenecektir. Bu noktada ise "üretim mümkünatları", "fırsat bedeli" ve "ekonomik büyüme" kavramları devreye girecektir. Üretim mümkünatları kavramını konumuz sebebiyle; kapital harcaması ve tüketici harcaması şeklinde, arz-talep, fırsat bedeli ve ekonomik büyüme eklentileriyle ceteris paribus bir biçimde işleyeceğiz. Bir ekonomi, devlet güdümündeyse (ki şimdilik öyle olmak zorundadır, ABD ve SSCB devletlerini işliyoruz) sittin kuruşluk harcama kapasitesinin elli kuruşunu kullanırsa verimsizlik sorunuyla karşılaşır ve üretim nüfusun tüketimini karşılayamaz hale gelir. SSCB`nin bu sorun ile defalarca karşılaştığını biliyoruz (planlı merkezi ekonomi sebebiyle) fakat karşılaşmadığını varsayarak ilerleyeceğiz. SSCB ve ABD`nin sittiner kuruşluk kapasiteleri olduğu üzerinden hareketle, ikisi için de benzer üretim mümkünatları eğrilerinin geçerli olduğu sonucuna varabiliriz (üretim mümkünatları eğrisi, bir ülkenin üretebileceği maksimum üretim biriminin sınırıdır). Bu noktada SSCB, kapital harcamasından taviz vererek parayı tekelde toplayarak tüketici harcamaları noktasına yoğunlaştırmış; bunun üzerine büyüme fevkalade sınırlanmış, üretim araçlarının yenilenmesi zorlanmış, fırsat bedeli tüketicinin lehinde olduğundan üretimin tüketimin altında kalmasını engellemek amacıyla tüketim baskılanmış ve sonunda bir kısır döngü içine girilmiştir. Bunun sonuçları şunlardır: Girilen kısır döngü üretim oranını yıldan yıla düşürmüş, tüketicileri baskılamış, gelişmişlik düşmüş, arz talebi karşılayamaz olmuş ve ekonomi bir darbe yemiştir. Bütün bunlar tüketicilerin aldığı kalori miktarını kısa vadede arttırmak namına yapılmıştır. Fakat kriz sonucunda hem ekonomi darbe yemiş hem de arttırılmaya çalışılan kalori miktarı düşüşe geçmiştir. Kapital harcamaları, doğal ve ampirik olarak büyümeyi teşvik eder. Kapital harcamalarından taviz verilmesi, büyümenin (tüketimin nüfusla doğru orantılı bir şekilde artması sebebiyle) durmasına yahut azalmasına sebep olur. Büyümede yavaşlama, üretimin sekteye uğraması yüzünden istihdamı düşürür. Mal miktarının azalması ise fiyatlarda enflasyona yol açar. Yani tüketiciyi korumaya çalışarak, tüketiciye dünyada cehennem yaşatılır. Günün sonunda, SSCB elinde kalan son çuval inciri de berbat etmiştir. SSCB`nin zorunlu reformlara giderek sosyalizmden taviz vermesi bir zorunluluk olmuştur. Sosyalizmden taviz vermemesi, çöküşün hızlanmasına bile sebep olabileceğinden; diyebiliriz ki SSCB`yi yıkan sosyalizm olmuştur. ABD`de ise durum tam tersidir. Kısa vadede tüketici harcamalarından taviz vererek ekonomi serbestleştirilmiş, kapital harcaması arttırılmış, büyüme hızlanmış, üretim araçları sürekli modernleştirilmiş, fırsat bedeli zamanla kendini stabilize etmiş, tüketim serbestleştirilmiş ve baskı düşürülmüştür. Yani tüketici farklı yöntemlerle uzun vadede korunmuştur. Bu kanıtlar ispatlar ki ABD, SSCB`ye kıyasla daha sürdürülebilir ve başarılı bir sistem benimsemiş fakat SSCB tam tersini uygulayarak batmıştır. Kalori miktarları önermesi de boşa çıkmıştır.


KAYNAKÇA

1-An Essay on the Principle of Population (Thomas R. Malthus)

2-Macroeconomics For Today (Irvin B. Tucker)

3-Socialism and Capitalism (Hans-Hermann Hoppe)

 
 
 

Yorumlar


bottom of page